Tamer Çilingir / Devrimci Karadeniz
“Amerikan askerleri bir çuval Ermeni kemiğine bir dolar veriyorlardı”…
Bu bir masaldan alıntı değil, gerçek bir olaydan… 1915 Ermeni soykırımının ardından anılarını yazan Hampartsum Çitçiyan’ın Ölüme Kılpayı adlı kitabından…
1901 doğumlu, 1915’te Ermeni soykırımını yaşayan, ailesini kaybeden, “Rüştü” ismi verilerek Türkleştirilip Müslümanlaştırılmak istenen Çitçiyan’ın Harput’ta yaşadıklarını, yaşananları anlattığı kitabından…
Çitçiyan, Ermeni kemiklerinin toplanmasını kitapta şu sözlerle anlatıyor:
’’Amerikalı askerler bir yandan da etrafa saçılmış Ermeni kemiklerini toplatıyorlardı. Bazı kemikler, Ermenilerin görüp de ibret almaları için atıldıkları yerlerde olduğu gibi duruyordu. Diğer kemiklerse yaklaşık yarım metrelik tepecikler halinde yığılıydı.
Çocuklar güle oynaya Ermeni kemikleriyle doldurdukları çuval başına bir Amerikan doları alıyorlardı. Alın size bir aşağılama daha! Katledilen Ermenilerin kemiklerinden bile nemalanıyorlardı. Amerikalılarda hiç mi vicdan yoktu? Ah, ah, ben daha ne diyeyim?” (1)
Sadece bu kitaptaki anlatıma baktığınızda belki aklınıza bu kemikler neden toplanıyor ki sorusu gelebilir ama artık o dönemde Anadolu’nun birçok bölgesinde kemiklerin toplandığı ve maalesef satıldığı biliniyor.
3 Mart 2014 tarihinde ’’KEMALİSTLER 50 BİN İNSAN KEMİĞİNİ FRANSIZLARA NASIL SATTI?’’ başlığıyla yazdığım yazıda, insan kemiklerinin taşındığı bir yükün inanılmaz hikayesinden bahsetmiştim.
MUDANYA LİMANI’NDAN ALINAN 50 BİN RUM’UN KEMİKLERİ

1924 yılının Aralık ayında Selanik’te yayın yapan Makedonya adlı gazetinin manşeti ’’KEDERLİ YÜK’’ diye atılmıştı. Newyork Times ise aynı haberi 23 Aralık 1924 tarihinde ” İnsan Kemiklerinin Taşındığı Bir Yükün İnanılmaz Hikayesi ” başlığıyla sunmuş; haberde, Marsilya’ya giden bir İngiliz gemisinin limanda yaşanan kargaşa nedeniyle 400 ton insan kemiği taşıdığı ve bu kemiklerin Mudanya’dan alındığını söylemişti. Bu kemiklerin büyük ihtimalle katledilen Rumlara ait olduğunu ve bu geminin dolaşımını engellemek için soruşturma emri verilmesi gerektiğini aktarmıştı. (2)
Yunan makamlar bu konuya dair hiçbir soruşturma açmayıp, sessiz kalmışlardı. Zira İngiliz ve Fransız alıcılar rahatsız edilmek istenmemişti. Aynı haber Fransız gazetesi ’’Midi’’de de yayınlanmıştı.
NUMARA 31328

‘‘60 kişi idik. Bir sabah bir iş için bizi Manisa’ya yakın bir yere götürdüler. Tren yolunun yanında büyük bir dere vardı. ‘‘Kırtık-Dere‘‘ diyorlardı bu dereye. Derenin içinde kadın, erkek ve çocuk 40 bin civarında Rum’un cesetleri vardı. Bu insanların İzmir ve Manisa’dan getirildiğini öğrendik. Bizim işimiz bu cesetleri, yoldan görünmesin diye derenin aşağı kısmına atmaktı. Baştan çok zor gelmişti kemikleri ortaya çıkmış bu cesetleri tutarak atmak. Ama daha sonra alıştık. Bazı kemiklerin arasında teller vardı, tellerle birbirlerine bağlıydılar. Güneşin altında, konuşmadan çalışıyorduk. Arada sırada küçük kafa iskeletleri bulduğumuzda aramızda konuşuyorduk sadece.
-Bakın bir çocuk kafası. Sonra oturduk yemek için ama kimsenin iştahı yoktu. Biri sordu:
-Kaç yaşındadır acaba?
-Kim?
- O küçük çocuk.
- 2-3 yaşında falan olmalı. Sonunda geri dönerken o derede gördüklerimiz aklımızdan çıkmıyordu. Bir çeşmede ellerimizi yıkarken biri sordu:
-O kemikler ne olacak? Miltos sakin sakin bakarken;
-Bilmiyor musun neler yaparlar kemiklerden? diye soruyla yanıt verdi.
-Gübre.
-Nasıl? Gerçek gübre mi?
-Evet.
-Göreceksin bir gün satılacak hem de pahalı pahalı. Miltos, dünyayı gezmiş adam. O bilir ’’(3)
Her şey nasıl da kurgulanmıştı aslında. 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı bitmiş, Osmanlı yenilenlerin cephesinde kalmış ama İttihat ve Terakki’nin programının birinci aşaması 1915 yılında Ermenilere ve de Süryanilere karşı yapılan soykırımı ile ‚başarıyla‘ tamamlanmıştı. İttihatçıların yanında Almanlar vardı ve Hristiyanlara yönelik bu imha programının yaratıcısı da onlardı. Ama Almanlar yenilmişti ve şimdi yeni efendiler konuşacaktı. İngilizlerin desteğiyle Anadolu’ya Yunan Ordusu’nun girmesi, tam da Kemalistlerin istediği durumdu. Şimdi ‘‘Yunan İşgali‘‘ gerekçe gösterilecek ve bütün Rumların imhasına yönelinecekti. Daha 1914 de başlamış olan Pontos’daki Rumlara yönelik imha ve saldırılar, Yunanlıların Anadolu’ya gelmesiyle beraber hızlandırıldı. Ve bu toz duman arasında sadece Karadeniz’de 353 bin Pontos Rum’u katledilirken, Yunan Ordusu ile girişilen iki cephe savaşının ardından bütün Anadolu’daki Rumlara yönelik katliamlar gündeme geldi.
DERZOR ÇÖLLERİNDEN TOPLANAN ERMENİ KEMİKLERİ
16 Mart 2014 Radikal 2’de Baskın Oran’ın ’’Ermeni Kemikleri İhracatı…’’ başlıklı yazısında hem Mudanya’dan yola çıkan kemiklere dair bilgilere yer verilmiş hem de yine Baskın Oran’ın ’’M.K. Adlı Çocuğun Tehcir Anıları’’ adlı kitabının 5. baskısına eklenecek bir bölümden sözedilmişti. ’’Sydney’de 1997’de ölmeden önce anılarını Türkçe olarak teybe okuyan Adanalı Manuel Kırkyaşaryan Usta’nın doldurduğu son bant, oğlu Stepan tarafından bulundu’’ diyordu Baskın Oran. Bu son bantta Manuel Kırkyaşaryan şunları söylüyordu:
“Ve dedik, burası Derzor çölüdür, devamı var, şimdik devam ediyoruz. 1925 senesiydi, vakıtlar yaz, ben ise Halep’te Topçuyanların garacında vorşopta zanaat öğreniyordum. Yani orada çalışıyordum. Günün birinde baktım ki, bir böyük otombil yüklü garaca geldi. Üstü gayet yüksek çuvallarınan yüklenmiş bi şeyler varıdı. Dedim, ‘Ne gadar yüklemişler bunu, ağır değil mi?’. Ve bana dediler, ‘Hayır, ağır değildir, hafiftir. Öyle çok görüküyor fakat hafiftir.’ ‘Nedir,’ dedim, ‘çuvalların içindeki?’ Bana dediler, ‘Onun içindekinler, vaktında Ermeni muhacirleri ki, Derzor çöllerine gittiler ve yani götürdüler ve orada öldürdüler, onların kemikleridir’ dediler. ‘Ne yapacaklar bunu?’ dedim. Dediler bana, ‘Bir şirket Evropa’dan gelmiş bu kemikleri toplatıp alıp İskenderun Limanı’na götürecek ve ordan vapura yükledip Evropa’ya yollayacaklar.’ ‘Ne yapacaklar?’ dedim. ‘Orasını bilmeyiz’ dediler. “Heralda bir şeye kullanacaklarıdı. İki defa böyle rast geldim. Böyük otombil yüklüydü. İşte, Evropalılar Ermenileri alet deyi gullandılar, canlarını ve kemiklerini bile alıp kendilerine menfaat içün gullanıyorlar.” (4)
İnsanları katletmek, onların mallarına mülklerine el koymak ve ardından cesetlerini satıp para kazanmak!.. Bu nasıl bir ahlakın ürünüdür?
Kimdir bu kemikleri satanlar? Kimdir bu kemikleri satın alanlar? Mudanya Limanı’ndan kemikleri alan gemi İngiliz bandıralı ve yük Marsilya’ya gidiyor, yani Fransa’ya. Manuel Kırkyaşaryan Usta’nın anlatımlarında da Avrupalı bir şirketten bahsettiğini görüyoruz. Yıl 1925. Mudanya Limanı’ndan kemiklerin alındığı tarih ise 1924 yılının Aralık ayı. Aşağı yukarı aynı tarihler ve belli ki bu tarihlerde Avrupalı kemik tüccarları Anadolu’da cirit atıyor.
O günkü iktidar bu olan bitenden habersiz olabilir mi? Ya da o günkü iktidarın (Kemalistlerin) bizzat satıcılar olduğunu iddia etmek abartılı bir değerlendirme midir? 1924-1925 yıllarında Avrupalı şirketler, Ege’de toplanan kemikleri Mudanya Limanı’ndan, Derzor Çöllerinden toplanan kemikleri İskenderun Limanı’ndan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin haberi olmadan gemilere yükleyebilirler miydi?
BİR AMERİKAN DOLARINA SATILAN BİR ÇUVAL ERMENİ KEMİĞİ

’’Amerikalı askerler bir yandan da etrafa saçılmış Ermeni kemiklerini toplatıyorlardı. Bazı kemikler, Ermenilerin görüp de ibret almaları için atıldıkları yerlerde olduğu gibi duruyordu. Diğer kemiklerse yaklaşık yarım metrelik tepecikler halinde yığılıydı.
Çocuklar güle oynaya Ermeni kemikleriyle doldurdukları çuval başına bir Amerikan doları alıyorlardı. Alın size bir aşağılama daha! Katledilen Ermenilerin kemiklerinden bile nemalanıyorlardı. Amerikalılarda hiç mi vicdan yoktu? Ah, ah, ben daha ne diyeyim?
Çağpur, Yerad Koleji’nin yakınındaki bir tepenin kenarında yer alan çok büyük bir şelaleydi. Şelalenin gürül gürül akan buz gibi soğuk suyu on-on beş metre yüksekliğindeki tepeden aşağı dökülüyordu. Aşağıda ise suyun biriktiği göl (şelalenin tabanı) yer alıyordu. Bu şelale, yöre Ermenilerinin bahçelerini ve ekinlerini sulamakta kullandıkları suyun kaynağıydı. Şimdiyse genç, yaşlı demeden, binlerce Ermeni’nin katledilip atıldığı başlıca yerlerden birisi haline gelmişti. Kurbanlar gölün kayalıklarına kendilerini bırakmaya zorlanmışlardı. Suyun debisi o denli güçüydü ki çoğu daha şelalenin dibine varmadan ölmüşlerdi. Karşı koyanları da kılıçlarıyla itelemişlerdi. Onların çılgınca öfkelerine bağlı olarak, bazılarına önce işkence yapılmış ve aşağı atılmadan evvel bedenleri parça parça edilmişti.
Pek çokları sırf bu şelalenin dibinde yığılı Ermeni kemiklerini toplayarak ceplerini doldurmuşlardı. Tanrı’nın adaleti bunun neresindeydi?
Bugün Ermeniler, Amerikan askerlerinin gözetiminde, Amerikan resmi makamlarınca, Amerikan vergi mükelleflerinin paralarıyla toplatılmış bu kemiklerin nerede olduğunu bilmek istiyorlar. Ülke çapında Ermenilerin yoğunlukta olduğu kasaba ve köylerin hepsinde tepeleme yığılı Ermeni kemiklerine rastlanmıştı. Çok sayıda yabancı ve yetkili misyoner de bu kemik yığınlarına şahit olmuşlardı. Ama çok daha beter olan, tüm bu gerçeklerin bugünün en güçlü ülkelerinden bazılarının resmi ağızlarınca reddedilmekte olmasıdır. İnsani değerler, geçmişten bugüne değin, para hırsına ve politik ayak oyunlarına kurban edilmekte. Bunun insan hakları politikaları, dini doktrinler, Hristiyanlık değerleriyle bağdaşması mümkün mü? Külahıma anlatın!
Bunlar her adımda tanıklık ettiğim ömrüm boyunca asla unutamayacağım ve affedemeyeceğim sahnelerin benzerleriydi. Bunu nasıl yapmışlardı? Tanrı nasıl izin vermişti?’’ (5)
Kemik ticareti ile ilgili bu yazıyı daha bir çok kez güncelleyeceğimi düşünüyorum. Ve her güncelleme yeni sorular ve yeni yanıtlar doğuracak. Kimi parçalar birleşecek, kimi düşünceler(imiz) daha da netleşecek. Resmi tarihin karanlık sayfaları adım adım aydınlanacak ve gerçeklerle yüzleşeceğiz.
(1) ÖLÜME KIL PAYI, Hampartsum Çitçiyan’ın Anıları, Türkçe’ye çeviren: Ali Çakıroğlu, Belge Yayınları, Eylül 2009, Sayfa 289
(2) ”PARIS, Dec 22, — Marseilles is excited by a weird story of the arrival in that port of a ship flying the British flag and named Zan carrying a mysterious cargo of 400 tons of human bones consigned to manufacturers there. The bones are said to have been loaded at Mudania on the Sea of Marmora and to be the remains of the victims of massacres in Asia Minor. In view of the rumors circulating it is expected that an inquiry will be instigated. New York Times, December 23, 1924, page 3, column 2 ’’
(3) Numara 31328-Kölelerin Kitabı, Elias Venezis, Estia Yayınları, Atina 1931, Sayfa 217, 218)
(4) Ermeni Kemikleri İhracatı, Baskın Oran, Radikal 2, 16 Mart 2014
(5) ÖLÜME KIL PAYI, Hampartsum Çitçiyan’ın Anıları, Türkçe’ye çeviren: Ali Çakıroğlu, Belge Yayınları, Eylül 2009, Sayfa 287-288
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder